Blog


İç organları ters yerleşimli olarak dünyaya gelen 38 yaşındaki Ayşe Şahin, sağlık sorunları yaşamasına neden olan kilolarından obezite cerrahisiyle kurtularak, daha sağlıklı bir yaşama adım attı – Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Özden: – “Ayşe hanım, hayata geçirilen ‘tüp mide’ diye bilinen ‘sleevegastrektomi’ ameliyatının uygulandığı, dünyada kayıtlı olarak literatüre bildirilmiş organları ters yerleşimli 5’inci hasta” – Obezite cerrahisi için Almanya’dan Türkiye’ye gelen Ayşe Şahin: – “Ameliyattan sonra geçen süre zarfında 20 kilo hafifledim. Büyük bir değişiklik oldu. Kendime güvenim geldi. Sağlığım açısından da önceden merdiven çıktığımda çok yoruluyordum, şimdi hiçbir sorun yok”

İSTANBUL (AA) – ZEYNEP RAKİPOĞLU – İç organları ters yerleşimli olarak dünyaya gelen 38 yaşındaki Ayşe Şahin, sağlık sorunları yaşamasına neden olan kilolarından obezite cerrahisiyle kurtuldu.

Şahin’in, henüz 6 yaşındayken geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle başvurduğu hastanede tüm iç organlarının ters yerleşimli olduğu anlaşıldı.

Bu durumunun rutin yaşamına engel oluşturmadığı tespit edilen Şahin, ilerleyen dönemlerde aldığı ve günlük yaşamını olumsuz etkilemeye başlayan kilolarından kurtulmak istedi.

Bu dönemde çeşitli diyetlerin yanı sıra, sporu da yaşamına ekleyen ancak olumlu bir sonuç elde edemeyen Şahin, obezite cerrahisi olmaya karar vererek yaşadığı Almaya’dan Türkiye’ye geldi.

Araştırmalarının ardından Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Özden Avcı’ya ulaşan Şahin’e, organları ters yerleşimli olduğu için yapılan detaylı incelemenin ardından laparoskopik obezite cerrahisi uygulandı.

Şahin, bu sayede 7 hafta içerisinde 20 kilodan kurtularak, daha sağlıklı bir yaşama adım attı.

“Bayıldığında, yaşama veda ettiği sanılabiliyor”

Şahin’e uygulanan operasyona ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan Opr. Dr. Avcı, hastanın tüm iç organlarının ters yerleşimli şekilde dünyaya geldiğini söyledi.

Bu sorunun bir hastalık değil yaşam durumu olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Avcı, “Acil durumlarda bu ters organ yerleşimleri bilinmiyor olduğundan kişi bayıldığında yaşama veda ettiği sanılabiliyor. Kalp krizi geçirdiğinde kişinin kalbinin sol yerine sağda olduğunun bilinmemesi durumunda, yanlış tarafa yapılan müdahaleyle kişi kurtarılabilecekken yaşama veda edebiliyor.” diye konuştu.

Bilinçli insanların tüm bu durumları yaşamamak adına vücutlarının kalp ve kol gibi bölgelerine organlarının ters yerleşimli olduğunu belirten “Situs İnversus Totalis” dövmesi yaptırdıklarını aktaran Avcı, Şahin’in de böyle bir yaşam durumunun olduğunu aktardı.

Avcı, hastanın sağlığını bozan kilolanma ve yağlanma artışı nedeniyle uyguladığı beslenme kontrolü ve egzersizlerin de başarılı olamaması sonucunda obezite cerrahisine başvurmaya karar verdiğini söyledi.

Durumunun farkında olan hastanın iç organlarının ters yerleşimli olduğu konusunda kendisine bilgi verdiğini ve ameliyat için bu yönde hazırlık yaptıklarını aktaran Avcı, şu bilgileri verdi:

“Laparoskopik’ dediğimiz kapalı bir yöntemle midenin yüzde 80 kadarını aldık. Kişinin gelecek hayatında kısıtlanmalı bir beslenme kontrolü olduğunu belirlediğimiz yola bir cerrahi girişim yapmış olduk. Hazırlığını ve bu durumun farkındalığını bildiğimiz yolda iyi bir operasyon süresi tamamlayarak Ayşe hanımı gayet başarılı, güzel bir operasyondan sonra taburcu ettik. Ameliyat sonrasında yaklaşık 6-7 hafta süresince 20 kilo kadar kilosunu da vermiş oldu. Bu sayede daha sağlıklı, fit ve mutlu bir Ayşe hanımı karşımızda görmüş oluyoruz.”

– “Dünyada 5’inci kez uygulandı”

Bu tür hastalara uygulanan operasyonda oryantasyonun oldukça önemli olduğuna işaret eden Avcı, “Bu noktada yapılabilecek bir hata hastanın yaşamına neden olabilirdi. Bilinmeden girilen hazırlıksız yol, hem cerraha hem hastaya ciddi sorunlar yaşatabilirdi. Bilinmeden girilen ters organ yerleşimli kişilerin acil ameliyatlarında oryantasyon sorunu nedeniyle ciddi sağlık sorunu yaşanabilir.” ifadelerini kullandı.

Avcı, organları ters yerleşimli kişilere obezite cerrahisi uygulanma oranının oldukça sınırlı olduğunu belirterek, “Ayşe hanım, hayata geçirilen ‘tüp mide’ diye bilinen ‘sleevegastrektomi’ ameliyatının uygulandığı, dünyada kayıtlı olarak literatüre bildirilmiş organları ters yerleşimli 5’inci hasta. Biz de dünyada 5. kez uygulanan bu ameliyatı Ayşe hanıma uygulamış, başarıyla hayata geçirmiş ve onu da sağlıklı yoluna adım adım ilerletmiş olduk. Bundan dolayı da mutluyuz.” şeklinde konuştu.

Avcı, gerekli sağlık desteği alındıktan sonra da kilo vermede başarılı olunmaması durumunda cerrahi müdahaleden kaçınılmaması gerektiğini ifade etti.

“20 kilo hafifledim”

Obezite cerrahisiyle sağlığına kavuşan Ayşe Şahin de zamanla almaya başladığı kilolarının sağlığında çeşitli sorunlara yol açtığını anlattı.

Farklı nedenlerle kilo almaya başladığını ve 85 kiloya ulaştığını ifade eden Şahin, şunları kaydetti:

“Her türlü yolu denedim zayıflamak için diyet gibi ama kilo veremedim. Kendimi bizim cerrahlara teslim ettim. Araştırmalar yaptım ameliyat için, çok doktorlarla görüştüm. Sonra Özden Bey ile görüştüm ve ‘Bu benim doktorum’ dedim. Ameliyattan sonra geçen süre zarfında 20 kilo hafifledim. Büyük bir değişiklik oldu. Kendime güvenim geldi. Sağlığım açısından da önceden merdiven çıktığımda çok yoruluyordum, şimdi hiçbir sorun yok. Kilolarını veremeyenler, kendinizi Türk doktorlarına emanet edin.”

Kaynak: https://m.mynet.com/organlari-ters-yerlesimli-hastaya-obezite-cerrahisi-110104364258



İç organları ters yerleşimli olarak dünyaya gelen 38 yaşındaki Ayşe Şahin, sağlık sorunları yaşamasına neden olan kilolarından obezite cerrahisiyle kurtuldu.

AA’nın haberine göre; Şahin’in, henüz 6 yaşındayken geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle başvurduğu hastanede tüm iç organlarının ters yerleşimli olduğu anlaşıldı.

Bu durumunun rutin yaşamına engel oluşturmadığı tespit edilen Şahin, ilerleyen dönemlerde aldığı ve günlük yaşamını olumsuz etkilemeye başlayan kilolarından kurtulmak istedi. Bu dönemde çeşitli diyetlerin yanı sıra, sporu da yaşamına ekleyen ancak olumlu bir sonuç elde edemeyen Şahin, obezite cerrahisi olmaya karar vererek yaşadığı Almaya’dan Türkiye’ye geldi. Araştırmalarının ardından Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Özden Avcı’ya ulaşan Şahin’e, organları ters yerleşimli olduğu için yapılan detaylı incelemenin ardından laparoskopik obezite cerrahisi uygulandı. Şahin, bu sayede 7 hafta içerisinde 20 kilodan kurtularak, daha sağlıklı bir yaşama adım attı.

Bayıldığında Yaşama Veda Ettiği Sanılabilir.

Şahin’e uygulanan operasyona ilişkin açıklamalarda bulunan Opr. Dr. Avcı, hastanın tüm iç organlarının ters yerleşimli şekilde dünyaya geldiğini söyledi.Bu sorunun bir hastalık değil yaşam durumu olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Avcı, “Acil durumlarda bu ters organ yerleşimleri bilinmiyor olduğundan kişi bayıldığında yaşama veda ettiği sanılabiliyor. Kalp krizi geçirdiğinde kişinin kalbinin sol yerine sağda olduğunun bilinmemesi durumunda, yanlış tarafa yapılan müdahaleyle kişi kurtarılabilecekken yaşama veda edebiliyor” diye konuştu.

Bilinçli insanların tüm bu durumları yaşamamak adına vücutlarının kalp ve kol gibi bölgelerine organlarının ters yerleşimli olduğunu belirten “Situs İnversus Totalis” dövmesi yaptırdıklarını aktaran Avcı, Şahin’in de böyle bir yaşam durumunun olduğunu aktardı. Avcı, hastanın sağlığını bozan kilolanma ve yağlanma artışı nedeniyle uyguladığı beslenme kontrolü ve egzersizlerin de başarılı olamaması sonucunda obezite cerrahisine başvurmaya karar verdiğini söyledi.

Durumunun farkında olan hastanın iç organlarının ters yerleşimli olduğu konusunda kendisine bilgi verdiğini ve ameliyat için bu yönde hazırlık yaptıklarını aktaran Avcı, şu bilgileri verdi: “Laparoskopik’ dediğimiz kapalı bir yöntemle midenin yüzde 80 kadarını aldık. Kişinin gelecek hayatında kısıtlanmalı bir beslenme kontrolü olduğunu belirlediğimiz yola bir cerrahi girişim yapmış olduk. Hazırlığını ve bu durumun farkındalığını bildiğimiz yolda iyi bir operasyon süresi tamamlayarak Ayşe hanımı gayet başarılı, güzel bir operasyondan sonra taburcu ettik. Ameliyat sonrasında yaklaşık 6-7 hafta süresince 20 kilo kadar kilosunu da vermiş oldu. Bu sayede daha sağlıklı, fit ve mutlu bir Ayşe hanımı karşımızda görmüş oluyoruz.”

Bu tür hastalara uygulanan operasyonda oryantasyonun oldukça önemli olduğuna işaret eden Avcı, “Bu noktada yapılabilecek bir hata hastanın yaşamına neden olabilirdi. Bilinmeden girilen hazırlıksız yol, hem cerraha hem hastaya ciddi sorunlar yaşatabilirdi. Bilinmeden girilen ters organ yerleşimli kişilerin acil ameliyatlarında oryantasyon sorunu nedeniyle ciddi sağlık sorunu yaşanabilir” ifadelerini kullandı.

Avcı, organları ters yerleşimli kişilere obezite cerrahisi uygulanma oranının oldukça sınırlı olduğunu belirterek, “Ayşe hanım, hayata geçirilen ‘tüp mide’ diye bilinen ‘sleevegastrektomi’ ameliyatının uygulandığı, dünyada kayıtlı olarak literatüre bildirilmiş organları ters yerleşimli 5’inci hasta. Biz de dünyada 5. kez uygulanan bu ameliyatı Ayşe hanıma uygulamış, başarıyla hayata geçirmiş ve onu da sağlıklı yoluna adım adım ilerletmiş olduk. Bundan dolayı da mutluyuz” şeklinde konuştu.

Avcı, gerekli sağlık desteği alındıktan sonra da kilo vermede başarılı olunmaması durumunda cerrahi müdahaleden kaçınılmaması gerektiğini ifade etti.

20 Kilo Hafifledim

Obezite cerrahisiyle sağlığına kavuşan Ayşe Şahin de zamanla almaya başladığı kilolarının sağlığında çeşitli sorunlara yol açtığını anlattı.

Farklı nedenlerle kilo almaya başladığını ve 85 kiloya ulaştığını ifade eden Şahin, şunları kaydetti:”Her türlü yolu denedim zayıflamak için diyet gibi ama kilo veremedim. Kendimi bizim cerrahlara teslim ettim. Araştırmalar yaptım ameliyat için, çok doktorlarla görüştüm. Sonra Özden Bey ile görüştüm ve ‘Bu benim doktorum’ dedim. Ameliyattan sonra geçen süre zarfında 20 kilo hafifledim. Büyük bir değişiklik oldu. Kendime güvenim geldi. Sağlığım açısından da önceden merdiven çıktığımda çok yoruluyordum, şimdi hiçbir sorun yok. Kilolarını veremeyenler, kendinizi Türk doktorlarına emanet edin.”

Dünyada Beşinci Kez Uygulandı

Bu tür hastalara uygulanan operasyonda oryantasyonun oldukça önemli olduğuna işaret eden Avcı, “Bu noktada yapılabilecek bir hata hastanın yaşamına neden olabilirdi. Bilinmeden girilen hazırlıksız yol, hem cerraha hem hastaya ciddi sorunlar yaşatabilirdi. Bilinmeden girilen ters organ yerleşimli kişilerin acil ameliyatlarında oryantasyon sorunu nedeniyle ciddi sağlık sorunu yaşanabilir” ifadelerini kullandı.

Avcı, organları ters yerleşimli kişilere obezite cerrahisi uygulanma oranının oldukça sınırlı olduğunu belirterek, “Ayşe hanım, hayata geçirilen ‘tüp mide’ diye bilinen ‘sleevegastrektomi’ ameliyatının uygulandığı, dünyada kayıtlı olarak literatüre bildirilmiş organları ters yerleşimli 5’inci hasta. Biz de dünyada 5. kez uygulanan bu ameliyatı Ayşe hanıma uygulamış, başarıyla hayata geçirmiş ve onu da sağlıklı yoluna adım adım ilerletmiş olduk. Bundan dolayı da mutluyuz” şeklinde konuştu.

Avcı, gerekli sağlık desteği alındıktan sonra da kilo vermede başarılı olunmaması durumunda cerrahi müdahaleden kaçınılmaması gerektiğini ifade etti.

20 Kilo Hafifledim

Obezite cerrahisiyle sağlığına kavuşan Ayşe Şahin de zamanla almaya başladığı kilolarının sağlığında çeşitli sorunlara yol açtığını anlattı.

Farklı nedenlerle kilo almaya başladığını ve 85 kiloya ulaştığını ifade eden Şahin, şunları kaydetti:”Her türlü yolu denedim zayıflamak için diyet gibi ama kilo veremedim. Kendimi bizim cerrahlara teslim ettim. Araştırmalar yaptım ameliyat için, çok doktorlarla görüştüm. Sonra Özden Bey ile görüştüm ve ‘Bu benim doktorum’ dedim. Ameliyattan sonra geçen süre zarfında 20 kilo hafifledim. Büyük bir değişiklik oldu. Kendime güvenim geldi. Sağlığım açısından da önceden merdiven çıktığımda çok yoruluyordum, şimdi hiçbir sorun yok. Kilolarını veremeyenler, kendinizi Türk doktorlarına emanet edin.”

Kaynak: https://www.haberturk.com/organlari-ters-yerlesimli-hasta-ameliyat-edildi-2125768



Günümüzün ve çağımızın en büyük problemlerinden biri olan Obezite hastalığı ve tedavisi ile ilgili Operatör Doktor Özden AVCI tarafından Özel Pendik Şifa Hastanesi kliniğinde uzman ekibi ve kadrosu ile bu işi gayet güzel yapıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre obezite, vücutta kişinin sağlığının bozulmasına neden olacak oranda yağ birikmesi olarak tanımlanmaktadır. Cinsiyet ayrımı yapılarak ele alınan obezitede kadınlarda vücut ağırlığının 25 ila 30’u oranında, erkeklerde ise 25 oranında fazla yağ birikimi görülmektedir.
Obezite tanımını daha geniş ele almak gerekirse çevresel, sosyal, ekonomik ve genetik faktörlerin zemin oluşturduğu nedenler ile ortaya çıkan ve ilerleyen evrelerde pek çok çeşitli hastalıkların oluşmasına yol açan ve kişinin anormal derecede vücudunda yağ birikmesine sebep olan bir tablodur. Bu tablo kendisinden başka farklı kronik hastalık çeşitlerine yol açabildiği gibi ölümle de sonuçlanabilmektedir. Obezite hastalığının vücuttaki oluşturduğu yağ birikiminin dağılımı ileri dönemlerde yol açacağı riskler yönünden oldukça önemlidir. Kollarda ve bacaklardan daha çok gövde ve karındaki yağ birikmeleri metabolik sendrom (kalp krizi geçirme olanağını büyük ölçüde arttıran risk faktörlerini barındıran bir hastalık grubu) yönünden risk taşımaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri doğrultusunda 20. ve 21. yüzyılda obez kişi sayısı 2 katı artış göstermektedir. Bu verilerde 20 yaş ve üzeri kişilerin obez olduğu gözlemlenirken, günümüzde elde edilen veriler incelendiğinde 5 yaş altı çocukların da fazla kilolu ve obez olduğu gözlemlenmektedir. Geçmiş yıllarda yalnızca gelişmiş ülkelerin bir hastalığı olarak tanımlanan obezite, günümüze bakıldığında gelişmemiş ülkelerde dahi büyük bir hastalık sorunu olarak ele alınmaktadır.

Kişinin yaşam süresini etkileyecek ve sağlığına büyük tehdit oluşturacak obezite hastalığı ölüm sebebi olarak en riskli unsur olarak görülmektedir. Obezite nedeni ile ölen kişi sayısı yılda yaklaşık 3 milyondan fazladır. Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olan obezite yanlış beslenme alışkanlıkları, genetik faktörler, hormonal bozukluklar ve fiziksel aktiviteler geliştirilerek önlenebilmektedir.

Tedavi sürecinde ise ilk olarak kişinin vücut kitle indeksi (VKİ) heseplanarak kilonun boyun metrekaresine oranı dikkate alınmaktadır. VKİ 40 kg/m2 ve üzeri ise kişi hastalık boyutunda obez sayılmakta ve tedaviye bu oran üzerinden başlanmaktadır. Vücut kitle inteksi, vücut ağırlığının boyun metre cinsi üzerinden bölünmesi ile hesaplanmaktadır.

Vücut Kitle İndeksi (VKİ)= Vücut Ağırlığı (kg) / Boy Uzunluğunun Karesi (m)

Beden kitle indeksi sonucuna göre çıkan verilerde;

18.5 kg/m2 altı                        Zayıf

18.5 – 24.9 kg/m2 arası           Normal Kilolu

25 – 29.9 kg/m2 arası              Fazla Kilolu

30 – 34.9 kg/m2 arası              l. Derece Obez

35 – 39.9 k2/m2 arası             ll. Derece Obez

40 kg/m2 üzeri                         lll. Derece Obez

Kaynak: http://www.gunceldurum.com/obezite-hastaligi-doktor-ozden-avci.html



Şifa Hastanesi doktorlarından Op. Dr. Özden Avcı Hürriyet Gazetesinde yer alan ve hasta kaybıyla sonuçlanan mide ameliyatlarıyla ilgili yerel basın mensuplarına önemli açıklamalarda bulundu.

Avcı; obezitenin tanımlanmasında kitle indeksinin önemli bir yer tuttuğunu,her ameliyatın ölüm riski taşıdığını ancak, basına yansıyan ölüm vakalarının yanlış bilgilendirmeden kaynaklı olduğunu  ifade etti.

Obezite Nedir Nasıl Tanımlanır?

Op. Dr. Özden Avcı;Obeziteyi kısaca vücutta  sağlığı bozacak oranda yağlanma birikimi olarak tanımlayabiliriz. Tanımlama kriterimiz ise Vücüt Kitle İndeksi (VKİ) denilen bir hesaplama ile yapılabilmektedir, VKİ=vücut ağırlığı(kg)/boy uzunluğunun karesi(m2) olarak oldukça kolay bir şeklide hesaplanabilir. Örneğin 120 kg ağrılığında ve 1,70 m uzunluğunda olan bir kişi için VKİ=120/1,7×17=41,5

VKİ; 18-25 arası normal

25-30 arası kilolu

30-35 arası 1.derece obez

35-40 arası 2.derece obez

40-50 arası morbid obez

50 üzeri ise süper morbid obez diyebiliriz

Obezite Niye Bu Denli Popüler Oldu?Sebepleri Nelerdir?

Op. Dr. Özden Avcı;Günümüzün ve önümüzdeki 20-30 yılın en önemli sağlık sorunu olduğunu-olacağını söyleyebiliriz.Boston üniversitesinde  225 000 kişi üzerine yapılan geniş bir çalışmaya göre VKİ değeri  25-30 arsı kişilerin erken ölüm oranı %10,30-40 arası kişilerin erken ölüm oranı %34 ve 40 üzeri kişilerin erken ölüm oranı %98 olarak belirlenmiş. Ayrıca kanserlerden ölümlerin 1/5 ‘i obeziteye bağlı sebepler olarak gösterilmiş, VKİ değeri 30 ve üzeri olan kişilerde diyabet riski 60-80 kat artmış olarak bulunmuş. Ayrıca hipertansiyon,uyku apne hastalığı,dizve omurga hastalıkları,bazı kanser türleri yatkınlıklarında artış riski olduğu da gösterilmiştir. Buradan da anlıyoruz ki obezite tedavi edilmediğinde;

1-bazı hastalıkların yaşanma riski yükselir

2-erken ölüm riski yükselir

3-kişisel ve ülke ekonomisine normal kilodakilere göre 5 kat yüksek bir sağlık harcaması riski getirir 4-sosyal olarak sürekli kendisiyle ve çevresiyle mutsuz olan birey,yaşama ve üretime katkıda bulunmakta zorluklar çeker.

Ayrıca tüm dünyada sıklığı her geçen yıl artan bir hastalıktır. Amerika Birleşik Devletleri’nde görülme sıklığı %30 ların üzerindedir,ülkemizde ise %20 ‘lerin üzerine çıkmıştır. 2030 yılında her iki kişiden birinin obez olması beklenmektedir.

Tedavisi Nedir ?

Op. Dr. Özden Avcı;Obezite tedavisinin en önemli yolu obez olmamaktır.Bunun için ailede,okul öncesi ve ilk orta öğretim sürecindeki bilinçlendirme,obezite ile ilgili önleyici devlet ve global dünya sağlık politikaları gerekmektedir.

Bu yollarda başarılı olunamamışsa

1-Tıbbi beslenme kontrolü ve egzersiz

2-Yeme davranış bozukluğu tedavisi

3-İlaçla tedavi

4-Obezite cerrahisi seçenekleri önümüzde durmaktadır

Obez kişilerin %90 ve üzerinde bir oranda insülin direncine sahip oldukları saptanmıştır,bu nedenle yine istatistiklere göre 10 yıllık bir sürecin sonunda beslenme kontrolü ve egzersiz ile kişilerin yalnızca %1-2 ‘sinin sağlıklı kiloda olduğu gözlenmiş %98-99 oranında ise ya başaramadığı ya sorunlu kilosuna geri döndüğü ya da daha kilolu bir duruma geldiği gözlenmiştir.

Bu nedenledir ki obezite tedavisinde obezite cerrahisinin yeri çok önemlidir. ABD’de yılda 3000 000 ülkemizde ise yılda 15 000 obezite cerrahisi işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu sayılar her geçen sene artmaya da devam edecektir.

Her İsteyene Obezite Cerrahisi Uygulanabilir mi ?

Op. Dr. Özden Avcı;Elbette hayır. Günümüzde en çok tartışılan konulardan biridir bu. Bu operasyonu sadece fazla olan birkaç kilosunu vermek isteyenlere uygulamak tıbben etik değildir. Obezite cerrahisinin tüm dünyada kabul görür bir takım gereklilik şartları vardır

Nedir Bunlar?

1-VKİ değerinin 35-40 arası olması ve bunun yanında hipertansiyon,diyabet,uyku apne hastalığı v.b. hastalıkların olması

2-VKİ değerinin 40 üzerinde olması

3-18-65 yaş arası olması gibi.Yaş sınırı kişinin durumuna göre 65 üst sınırı kısmen esnetilebilir

Sadece Bu Değerler Yeterli midir?

Op. Dr. Özden Avcı;Bu değerler genel değerlendirmelerdir,bu değerlere sahip olan kişiler obezite cerrahi ile görüşmesini yapar ve sonrasında bir ekip çalışması başlar. Kişinin durumuna göre konsültasyonlar(pisikolog,beslenme uzmanı,kardiyoloji v.s.),standart olan(gastroskopi,tüm batın USG,hormonal tarama,rutin biyokimyasal tetkikleri v.s.) ve kişiye göre artabilecek olan tetkiklerden sonra nihai karar verilir.

Görüldüğü üzere bu cerrahi prosedür bir ekip işidir,doğru hasta doğru tanı doğru tedavi denklemi bir arada yürütülmesi gereken zorunlu adımlardır. Bu kriterlere uyulmadığında basında gördüğümüz toplumda negatif algıya sebep olan sonuçlar doğmaktadır Aslında bu operasyonlar gereklilikleri uygun kişilere uygulandığında yaşam kurtarıcıdır ve kişilere yepyeni bir yaşam sunmaktadır.Ben şahsım ve hastanem adına çok net olarak altını çizerek söyleyebilirim ki ;bu süreci mesleki ve vicdani olarak etik şartlar altında değerlendirip etik değerlerden ödün vermeden gerçekleştirmekteyiz.

Tüm Bu Süreçler Doğru Yönetildiğinde Hangi Yöntemlerle Cerrahi OperasyonUygulanmaktadır? 

Op. Dr. Özden Avcı;Tüm obezite cerrahi prosedürleri laparoksopik denilen kapalı yöntemlerle uygulanmaktadır,daha az ağrılı,daha erken ev-iş hayatına dönüş ve daha kozmetik iyi görünüm sağlarlar.

Obezite cerrahisini iki kategoride değerlendirebiliriz. 1-kısıtlayıcı prosedürler 2-emilim engelleyici proseürler

Kısıtlayıcı prosedür;şu an tüm dünyada TÜP MİDE ,mide küçültme diye bilinen sleeve gasterktomi yöntemi en sık  uygulanan cerrahi prosedürdür. kısıtlayıcı prosedür olarak uygulanır,midenin %80 kadarı alınır ve bu alınan parçada Gherelin denilen açlık hormonu salgılayan yer de çıkarılmış olur.

Emilim engelleyici prosedürler;mideden gelen besin ile pankreas&safra sıvılarını ince bağırsağın dah uzak bir kısmında karşılaşmalarını sağlayan prosedürlerdir. Ypılan çalışmalar ince bağırsağın ilk kısımlarının besinsel hormon aktivasyonun en yoğun olduğu yerler olduğunu göstermiştir,bu prosedürlerde bu kısmın by pass edilmesi amaçlanır. Gastrik By Pass , Mini Gastrik By Pass, Duodenal Switch bu yöntamlerden birkaçıdır.

Neden Tüp ve Mide Ameliyatları Sıkça Uygulanmaktadır?

Op. Dr. Özden Avcı;Bunun birden fazla sebebi vardır.

1-Tüp mide ameliyatı daha kısa,by pass ameliyatları daha uzun sürer

2- Tüp mide ameliyatının riskleri daha az,by pass ameliyatlarının daha fazladır

3-Tüp mide ameliyatından sonra sadece 6-12 ay kadar vitamin,mineral ve protein desteği gerekir.By pass ameliyatlarından sonra ömür boyu vitamin,mineral desteği gerekmektedir

4-Tüp mide ameliyatı sonrası geride kalan mideye normal kişilerdeki gibi gastroskopik yoldan değerlendirme yapılabilir,gastrik by pass ve mini gastrik by pass sonrası midenin değerlendirilmesi için ameliyathane koşulları gerekmektedir.

5-Başarısızlık durumunda tüp midenin dönüşüm cerrahisi daha kolay, by pass cerrahi yöntemlerin başarısızlığında cerrahi dönüşüm oldukça zordur.

Obezite Cerrahisinin Faydaları Nelerdir ?

Op. Dr. Özden Avcı;Öncelikle erken ölüm oranını azaltır.

Ayrıca hipertansiyon,diyabet,uyku apnesi,diz ve omurga hastalıkları,karaciğer yağlanması,migren,astım,depresyon,idrar tutamama gibi hastalıklarda %40-99 arasında iyileşmeler sağlar. Bazı kanser türlerinin de gelişimine engel olur.

Kişinin yaşam kalitesi %95 oranında artar ve  sosyal yaşamda özgüvenini kazanarak yer edinir.

Obezite Cerrahisinin Riskleri Nelerdir ?

Op. Dr. Özden Avcı;Elbette yaşamdaki her hareketli ve ivmeli eylemin olduğu gibi bu işlemlerin de riskleri vardır. %0,01-0,06 arasında yaşam kaybı riski mevcuttur. % 1 oranında da yaşam kaybına yol açmayan genel ameliyat riskleri mevcuttur. Tecrübeli ellerde,ekip çalışmasını gösteren merkezlerde ve etik değerlere uyan ekiplerde bu riskler dünya standartlarındaki oranlar gibidir. Morbid obez olan kişinin ameliyat olmaması halindeki yoldaki riskin operasyona ait bu dünya standartlarında risklerden daha fazla olduğunu bir lez daha belirtmekte fayda var.

Ameliyat Sonrası Süreç Nasıl Devam Ediyor ?

Op. Dr. Özden Avcı;Ameliyat sonrası ortalama 2-4 gece hastanede yatış gerçekleşir ve taburcu edilir.

Ameliyat sonrası 6. saatte yürümeye başlanır

Ameliyat sonrası 1. günde ağızdan tanesiz sıvı gıda alınımı başlar,2 hafta tanesiz sıvı sonraski 2 hafta püre kıvamlı beslenme ürünleri ve 1. aydan sonra katı gıdalara geçilebilir(beslenme uzmanı kontrolünde!!!)

Taburculuktan sonra ofis işi olarak bahsedilen işlere 1 hafta içinde başlanabilir,kondüsyon gerektiren ve zorlanılabilecek işlere 20 gün ile 1 ay sonrasında başlanabilir.

Ameliyat sonrası ilk 15 gün yürüyüş,2. haftadan sonra yüzme sporu uygulanabilir,karın kası çalıştıran sporlara 3 ay sonra başlanabilir.

Özelllikle kadınların merak ettiği nokta;operasyon sonrası 18.aydan sonra hamile kalınabilir.

Fazla kiloların %90-95 ‘i 1,5-2 yıl içinde verilecektir.Unutulmasın ki bu bir  100 metre koşusu değildir, bir maraton süreci  gibidir ve sabır gerektirir.  Bu süreç kişisel farklılıklar içerebilir.Operasyon sonrası en önemli durumlardan biri de düzenli takipte kalmak varsa sorunları erken öğrenmek müdahale etmek, sorun yoksa da motivasyon açısından çok önemlidir.

Kaynak: ozguristanbul



Tüm dünyada kadınlar arasında görülen kansere bağlı ölüm nedenleri arasında birinci sırada yer alanmeme kanserine karşı gardınızı alın ve bu hastalıkla korkmadan savaşın.

Meme kanseri kadın sağlığını tehdit eden kanser türleri arasında ilk sırada yer alsa da bu hastalığa karşı alınacak önlemler ve tedavilerin olması içimizi rahatlatıyor. Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Özden Avcı, meme kanserinde erken tanının hayat kurtarma açısından oldukça önemli olduğunu belirtiyor.

Ne zaman uzmana başvurulmalı?
Ele gelen kitle: Meme kanserinde en sık rastlanan bulgu ele gelen kitle oluyor. Fakat her ele gelen kitle meme kanseri anlamına gelmiyor. Bu kitlenin ne olduğunu bilmek için bir uzmanın değerlendirmesi gerekiyor. Meme kanserli kadınların yüzde 70’inde ilk bulgu memede görülen kitle oluyor.
Meme başı akıntısı: Özellikle tek taraflı, kanlı ve kendiliğinden oluşan akıntı meme kanserinin erken bulgusu olabiliyor. Meme başı akıntılarının yüzde 90’a yakını iyi huylu sebeplere dayanırken yüzde 10’u meme kanserine işaret edebiliyor.
Deri değişiklikleri: Ani gelişen deride çöküntü, uzun süren yara ve deride portakal kabuğu görünümü oluşmasından şüphelenmek gerekiyor.
Meme başının içeri çekilmesi: Simetrik olmayan ve ani gelişen meme başı çekilmesi de belirtiler arasında yer alıyor.

Biliyor musunuz?
● Ülkemizde toplam 50-60 bin arasında meme kanseri hastası bulunuyor ve her yıl yaklaşık 18-20 bin yeni meme kanseri vakası bekleniyor.
● 30 yıl önce yıllık beklenen meme kanseri vaka sayısı 10 binlerde iken bu sayı günümüzde 20 bini buldu. 20-30 yıl sonra bugüne oranla meme kanseri vaka sayısının yüzde 50 artış göstereceği tahmin ediliyor.

TEDAVİ SÜRECİ
Meme kanserinde çoğunlukla cerrahi tedavi uygulanıyor. Bazı vakalarda ise cerrahiye kemoterapi ve radyoterapi (ışın tedavisi) eklenebiliyor.
Tedavi multidisipliner olarak ele alınıyor ve bu konuda deneyimli genel cerrah, radyolog, patolog, onkolog, ve gerekirse plastik cerrah birlikte tedaviyi planlıyor.

Kimler meme kanseri riski altında?
● Erken adet görenler (12 yaş altı)
● 35 yaş sonrasında doğum yapanlar
● Hiç doğum yapmamış olanlar
● Menopoza geç girenler (55 yaş sonrası)
● Ailede meme kanseri bulunanlar (anne, kız, kız kardeş)
● Uzun süre hormon tedavisi görenler
● Doğum kontrol hapı kullananlar

Kaynak: Formsante Dergisi



En çok görülen mide hastalıkların başında gelen reflü kendisini mide ve soluk borusunda yanma ile gösteriyor. Dr. Özden Avcı reflü ile ilgili merak edilenleri anlattı.

Reflü Nedir?

Halk arasında mide reflüsü olarak bilinen gastro özofageal reflü hastalığı; mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Reflü, asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır. Erişkinlerin yaklaşık %20’sinde reflü görülür.

Reflü Belirtileri Nelerdir?

Tipik Belirtiler

  • Göğüs kafesinde yanma hissi
  • Ağza acı su gelmesi

Tipik Olmayan Belirtiler

  • Geğirme, şişkinlik
  • Yutma güçlüğü,yutakta takılma hissi
  • Ses kısıklığı
  • Gıcık öksürüğü
  • Ağız kokusu
  • Çarpıntı, Kalbe bası hissi
  • Nefes darlığı, nefes yetmezliği duygusu
  • Astım
  • Diş çürüğü
  • Süreğen yutak yangısı (kronik farenjit)
  • Hıçkırık
  • Süreğen sinüzit

Reflü Kimlerde Çok Olur?

Mide fıtığı olanlarda, hamilelerde, kilolu kişilerde, mide boşalması geç olanlarda

Reflüyü Arttıran Etkenler Nelerdir?

Reflü hastalığı her ne kadar bir yapısal bozukluk sonucu olsa da sigara, alkol, yağlı gıdalar, büyük porsiyonlarla yemek alışkanlığı, fazla baharat tüketimi reflü şikayetini arttırmaktadır.

Reflü Tanısı Nasıl Konulur?

Sistematik bir hasta hikayesi ve muayenenin ardından ilk yapılması gereken Gastroskopidir. Reflü hastalığının tanısında gastroskopi halen “altın standart“ dır.

Reflü Hastalığının Zararları Nelerdir?

 

Yemek borusunda açık yara uzun süreli reflü sonucunda gelişir,kanama ve yutkunma esnasında ağrıya yol açabilir

Yemek borusunda daralma mide içeriğinin yemek borusunda yarattığı tahribat neticesinde gelişir ve yutkunma güçlüğü şikayeti oluşturur.

En korkulan komplikasyon ise; sürekli tahriş altında kalan yutma borusu alt ucunda kanser gelişimidir. Şunu vurgulamak gerekir ki; her reflü hastası tabi ki kanser olmamaktadır. Kanser gelişimi oldukça seyrektir, özellikle ülkemizde yapılan geniş katılımlı istatistik çalışmalarında bu oranın dünya ortalamasının da altında olduğunu göstermiştir. Ancak uzun süreli reflüsü bulunan bir hastada yutma borusu alt ucunda “Barrett” diye adlandırılan bir özel yara gelişmiş ise, işte bu durum kanser habercisi bir durumdur ve Reflü cerrahi olarak derhal tedavi edilmelidir ki, kanser gelişimi riski ortadan tamamen kaldırılamasa da azaltılabilsin. Reflünün uzun sürdüğü olguların % 5 – 15 ‘ e yakınında Barrett özofajiti dediğimiz durum gelişebilmektedir. Barrett özofajiti de % 10 oranda kanserleşebilme ihtimali taşımaktadır.

Nelere Dikkat Etmeli

  • Yüksek yastıkta yatın
  • Yatmadan önce besin almayın
  • Sigara ve alklol kullanmayın
  • SARIMSAK YEMEK İÇİN 9 NEDEN
  • Asitli içecekler içmeyin
  • Sağlıklı beslenin
  • Dar kıyafetler giymeyin
  • Fazla kilolarınızdan kurtulun

Kaynak: Hürriyet


tup-mide-1.jpeg

Sleeve Gastrektomi, midenin %80’lik dilimini oluşturan fundus bölümünün çıkarılmasıdır. Midenin fundus bölümünün çıkarılması ile bu bölümde salgılanan, tıpta ghrelin hormonu olarak adlandırılan açlık hormonunda azalma gerçekleşir. Ghrelin hormonu, fundus bölümünde salgılanan bir peptid proteindir ve beyindeki açlık hissinin önemli bir uyaranıdır. Tüp mide ameliyatı sonucunda midenin fundus bölümünün çıkarılması ile hormonun az salgılanmasına bağlı olarak kişide tokluk hissi oluşur ve kişinin iştahı azalarak kilo kaybına önemli ölçüde katkı sağlayabilir.

Tüp mide ameliyatı; ameliyat sonrası komplikasyon azlığı ve gereksinim halinde malabsorbtif cerrahiye dönüştürülebilmesi nedeniyle günümüzde tüm dünyada uygulanım sıklığı artmaktadır.

Tüp mide ameliyatı genel anestezi eşliğinde, yarım santimlik 5-6 adet delik açılarak yapılan laparoskopik (kapalı ameliyat) yöntem gerçekleştirilir. Ameliyat esnasında mideye tüp yerleştirilir, stapler yardımı ile midenin büyük kruvatür bölümü yerleştirilen tüpün ışığında alınır ve 2 cm’ye yakın açılan delikten çıkarılır. Ameliyatın bitmesinin ardından dikiş hattındaki kanamalar kontrol edilir. Ayrıca dikiş hattında herhangi bir kaçağın varlığını kontrol etmek için de mide özel boyalar yardımı ile şişirilir. Kontrol işlemlerinin sonrasında mideye yerleştirilen tüp çıkartılarak karın içerisine yerleştirilen drenaj sistemi sonrasında işlem tamamlanır.

Tüp mide geri dönüşümü mümkün olmayan bir ameliyattır. Ancak gereklilik halinde bypass ameliyatına da dönüştürülebilir.


mide-balonu1.jpeg

MIDE BALONU NEDİR?

Mide balonu, diğer zayıflama yollarından istedikleri sonucu ulaşamayan hastalara cerrahi risk almadan yapılabilen bir zayıflama yöntemidir. Balon şeklindeki bir slikon malzemeden yapılan mide balonu protezi midede doygunluk ve dolgunluk hissi oluşturur.

MiDE BALONU KiMLERE YAPILIR?

  • Vücut Kitle İndeksi 30 – 40 arasında olanlara
  • Diyetle, egzersizle, ilaçlarla kilo vermeyi denemiş fakat başaramamış kişilere
  • Son 5 yıldır obez olanlara
  • Zayıflama ameliyatı öncesi cerrahi riski azaltmak için kilo vermesi gerekenlere
  • Tıbbi bir engel durumu olmayanlara

MİDE BALONU KİMLERE YAPILMAZ?

  • Yemek borusunda, midede ve onikiparmak bağırsağında yara olanlara
  • Daha önce bezite ameliyatı yapılmış olanlara
  • 16 yaşının altındakilere ve 60 yaşın üstündekilere
  • Psikiyatrik bozuklukları olanlara
  • Alkol ve uyuşturucu gibi bağımlılığı olanlara
  • İltihaplı bağırsak hastalığı olanlara
  • Kan sulandırıcı ilaç kullananlara

MİDE BALONU NASIL TAKILIR?

Genel anesteziye gerek duyulmaz. Hafif uyku halinde yapılır. Endoskopi yöntemi kullanılır. Ortalama 10-15 dakika sürer. Mide balonu öncesi hasta 10-12 saat besin almamalıdır. İşlemden 1-2 saat sonra hastalar evlerine gidebilirler.

MİDE BALONU NE KADAR KİLO VERDİRİR?

Mide balonunu uyguladıktan sonra kendiliğinden kilo vermek diye bir şey yoktur. Yeme disiplini, yaşam şartı düzenlemesi gerekir. Genel bir rakam vermek gerekirse 6 ayda ortalama 15 ila 30 arasında kilo verildiği gözlemlenir. Mide balonu sonrasında verilmesi hedeflenen kilo, fazla kilonun yarısıdır. Yani mevcut kilo ile ideal kilo farkının yüzde 50’sidir. Mevcut kilosu 115 olan bir kişinin ideal kilosu 65 ise verilmesi hedeflenen kilo 25’tir. Son teknolojiyle gelişen mide balonları 1 yıl midede kalabiliyor. Süre sonunda balon alındıktan sonra sağlıklı beslenmenin dışına çıkan kişiler verdikleri kiloları geri alabilirler.

MİDE BALONUNUN YAN ETKILERİ

Yan etkileri neredeyse yok denilecek kadar azdır. Balon takıldıktan sonra 2-3 gün bulantı ve kramp sorunu yaşanabilir. Daha sonra bu şikayetler azalarak yok olur. Bir de çok nadiren balon delinmesi sonucu dışkıyla atıldığı için bazı kişilerde bağırsak tıkanıklığına neden olabilir. Fakat yeni balonlarda delinmeye çok az rastlanılıyor.

MIDE BALONU SONRASI BESLENME

  • İlk birkaç gün sıvı besinler tüketilir
  • Lokmalar küçük olmalıdır.
  • Tuz, baharat ve yağdan uzak durulmalıdır .
  • Sık ve az besin alınmalı; günde 4 – 6 arası…
  • Tatlılardan uzak kalınmalı.
  • Soğuk besin tüketilmemeli.
  • Katı gıdalar 4. gün sonunda yavaş yavaş geçilebilir. Eğer katı gıdalar problem yaratıyorsa geçiş ertelenir, tekrar sıvıya dönülür.

MIDE BALONU YAPAN HASTANELER

Mide Balonu uygulaması, endoskopik olarak yapılır. Mide balonu fiyatları hastayı gördükten sonra belirlenir.


obezite-tedavisi1.jpeg

Obezite günümüzde en önemli sağlık problemi olarak karşımıza çıkıyor. Kronik bir hastalık olarak diabetus mellitus, iskemik kalp hastalıkları, safra kesesi hastalıkları ve hipertansiyon gibi pek çok hastalığı da beraberinde getirebiliyor. Bu nedenle obezite oluşmadan önce korunmak oldukça önemlidir. Korunma ise çocukluk döneminden başlayıp yetişkinlik dönemine kadar uzanır. Beslenme alışkanlıkları, günlük fiziksel aktiviteler ve çevresel faktörler dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardır.

Obezitede korunmanın önemi oldukça büyüktür. Çünkü obezite tedavisi kişinin tedaviye olan isteği, kararlığı, etkinliği ile uzun bir dönemi kapsar. Bu dönem içerisinde obeziteye neden olan etmenler belirlenerek hastalığın tedavisine başlanmak üzere hekim, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapistten oluşan bir ekip halinde çalışılır. Tedavinin amacı ise temel olarak belirlenen oranda ya da belirlenen orana yakın vücut ağırlığında gerçekçi bir kilo kaybının olması, kişiye hem yeterli hem dengeli beslenme alışkanlığı edindirilmesi ve yaşam standartının daha üst seviyeye çıkarılmasıdır. Bu tedavi sürecinde kişinin vücut ağırlığının ilk 6 aylık dönem içinde % 5 ila 10 oranında azalması ile oluşabilecek diğer sağlık sorunlarının önüne geçilebilmesi mümkündür.

Obezite Tedavisinde 5 Farklı Yöntem Uygulanır;

  • Diyet (Tıbbi Beslenme) Tedavisi
  • Egzersiz Tedavisi
  • Davranış Değişikliği Tedavisi (Gıda Alım Davranışının Değiştirilmesi)
  • İlaç Tedavisi
  • Cerrahi Tedavi’dir.

DİYET (TIBBİ BESLENME) TEDAVİSİ

Diyet tedavisinin temel hedefi, kişinin almış olduğu kalori miktarına azaltmaktır. Bu diyet tedavisi süreci, her bireyin metabolizma hızı, yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları gibi unsurlar farklılık gösterdiği için bir diyetisyen ve hekim eşliğinde tasarlanmalıdır. Bu unsurlar nedeniyle obezite tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi oldukça önemlidir.

Tıbbi beslenme tedavisinde bireyin almış olduğu kalori miktarının azaltılmasına yönelik oluşturulan tabloda sebze ağırlıklı besinler yer alır ve ayrıca az yağlı gıdalar ile desteklenir. Böylece tedavi sürecinde kişiye doğru beslenme alışkanlığı da kazandırılır. Bu tedavi sonucunda vücut ağırlığı ile boy oranının uygun düzeye indirilmesi hedeflenir. Başlangıç evresinde belirlenmiş olan bu hedefler ideal ağırlık olabildiği gibi bu ağırlığın biraz üzerinde de olabilir. Tedavide hedeflenen ağırlığa ulaşıldığında ise tekrar kilo alımının önlenmesi ve kaybedilen kilonun korunması oldukça önemlidir.

EGZERSİZ TEDAVİSİ

Obezitede fiziksel aktivite kısıtlılığı ya da hareket azlığı neden ve sonuç olarak tanımlanabilir. Ayrıca egzersiz tedavisinin kilo kaybına etkisi tartışılsa da hareketliliğin arttırılması ve fiziksel aktivitelerin düzenli periyotlarda yapılmasının yağ dokusuyla karın bölgesinde oluşan yağlanmayı azalttığı gözlemlenir. Diyet ile birlikte uygulandığın da ise kas kütle kaybını önler. Bu nedenle tıbbi beslenme tedavisi ile egzersiz tedavisi birlikte yürütülerek kaybedilen ağırlıkların tekrar alınmasının önüne geçilebilir.

Yetişkin bir bireyin günlük enerji (200kkal) tüketimini sağlayabilmesi için her gün orta şiddette 30 dakika egzersiz yapması önerilir. Ayrıca obezite söz konusu olduğu tablolarda bireylerin her gün fiziksel aktivite yapması ve gün içerisinde aktif olması hedeflenmekte olup, enerji tüketimi bireyin ağırlığı ve aktivite şiddetine göre de farklılık gösterebilir. Bu tedavi yönteminin uygulanmasında dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise enerji tüketimi arttırılırken bireyin yaralanma riskinin düşük tutulmasıdır. Egzersizlerin kişiye uygun ve uygulanabilir olmasına özen göstermek gerekir.

DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ TEDAVİSİ

Davranış değişikliği tedavisi, vücut ağırlığında aşırı kilonun kaybedilmesine yönelik yapılan tedaviler arasında bireyi kabullendirmek açısından en zor yöntemdir. Bu tedavi sadece az yemek yemeyi ya da fiziksel aktivite alışkanlığı kazandırmayı değil tüm yaşam tarzını değiştirmeyi kapsar. Tedavideki asıl hedef ise yemek yemek ve fiziksel aktivite hususlarındaki tüm olumsuz davranışların ve alışkanlıkların olumlu hale dönüştürülmesidir.

TEDAVİNİN BASAMAKLARINI İSE;

  • Kişinin kendisini gözlemlemesi
  • Uyaran kontrolü
  • Alternatif davranışlar geliştirmesi
  • Pekiştirme, kişinin kendisini ödüllendirmes
  • Bilişsel yeniden yapılandırma
  • Sosyal destek
  • Farmakolojik tedavi şeklindedir.

İLAÇ TEDAVİSİ

Diğer tedavi yöntemlerinden yarar görmeyen, vücut kitle indeki (VKİ) 30’un üzerinde olan veya VKİ’si 27’nin üzerinde olup kiloya bağlı gelişen hastalıkları (uyku apnesi, diabet, hipertansiyon vb.) bulunan kişilerde ilaç tedavisi uygulanabilir. Tedavi sürecinde kullanılan bu ilaçların sağlık açısından herhangi bir zararı bulunmayıp obezite tedavisine uyum göstermesine rağmen uzun süreli kullanımı önerilmez. Ayrıca ilaç tedavisini kişi kafasına göre uygulamamalı, muhakkak bir hekim tavsiyesi ile kullanmaya dikkat etmelidir. İlaçların uzun süre kullanımı sonrasında yan etkileri görülmekte olup, bırakıldığı süreç içerisinde de kalıcı etki göstermemektedir. Ancak tedavinin başarılı bir sonuç verebilmesi için tıbbi beslenme ve egzersiz tedavileri ile periyodik olarak izlenmesi ve düzenli kontroller yaptırılmasının altını çizmek gerekir.

CERRAHİ TEDAVİ

Cerrahi tedavi iki temelde ele alınır. Besinler aracılığı ile alınan enerjinin azalmasını hedefleyen bariatrik cerrahide amaç besinlerin gastrointestinal sistem içerisinde emilimini azaltmaktır. Bu hedef ile sleeve gastrektomi (tüp mide),bypass, gastroplasti, gastrik balon, gastrik bantlama vb. cerrahi yöntemler uygulanmaktadır. Rekonstrüktif cerrahide ise; vücut içerisinde yerleşmiş yağ topluluklarının uzaklaştırılması amaçlanmıştır. Bu tedavi diğer tedavi yöntemlerinden farklı olarak estetik niteliği taşımakta olup, kişi obezite tedavisinin gerekliliklerini uygulamadığı taktirde yağ birikiminde tekrarlamalar gerçekleşebilmektedir.


obezite-nedenleri1.jpeg

Kronik bir hastalık olarak diabetus mellitus, iskemik kalp hastalıkları, safra kesesi hastalıkları ve hipertansiyon gibi pek çok hastalığı da beraberinde getirmektedir.

OBEZITENIN NEDENLERI

arasında pek çok etmen bulunmakla birlikte aşırı ve yüksek kalorili beslenmenin yanı sıra günlük yaşam içerisindeki egzersiz ve fiziksel aktivite yetersizlikleri en belirgin nedenler olarak kabul görmektedir. Bu unsurların yanı sıra fizyolojik, genetik, çevresel ve psikolojik pek çok faktör de ilişkili olarak obezite nedenleri arasında yerini almakta olup ayrıca obeziteye yatkınlık, endokrin hastalıklar ve antipsikotik ilaçlar da obezitenin diğer gizli nedenleri arasında sayılabilmektedir.

Günümüzde yapılan araştırmalar sonucunda çocukluk döneminde görülen obezitenin artışından dolayı obezite nedenlerini yalnızca genetik değişiklikler ile açıklamak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle obezitenin altında yatan etmenler arasında çevresel faktörler de ön planda tutulmaktadır. Obezite oluşumunun altında yatan başlıca nedenleri sıralamak gerekir ise;

  • Aşırı ve yüksek kalorili beslenme
  • Egzersiz ve fiziksel aktivite yetersizliği
  • Psikolojik faktörler
  • Genetik faktörler
  • Kullanılmakta olan ilaçlar
  • Sıklıkla ve düşük enerjili yapılan diyetler
  • Yaş
  • Cinsiyet
  • Eğitim düzeyi
  • Sosyal ve kültürel etmenler yerini almaktadır.

Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde beden gücünün daha az kullanılmasına bağlı olarak da toplumda obezite artışı mevcut olmaktadır. Bu durumu ulaşım araçlarının yaygınlaşması ve gündelik hareketlerin kısıtlanması ile açıklamak mümkündür. Ayrıca yüksek kalorili fast – food yiyeceklerin yaygın olarak tüketilmeye başlanması da bu tablonun oluşmasına katkı sağlamaktadır. Bu nedenle kişinin beslenme alışkanlığı ve bu alışkanlığı sürdürmesi oldukça önemlidir. UNICEF tarafından yayınlanmakta olan pek çok dökümanlar içerisinde ilk 6 ay anne sütü ile beslenilmesinin ve 6 ay sonrasında emzirmenin devam edilmesi ile beraber güvenilir tamamlayıcı ek besinlerle devam edilmesinin altı çizilmektedir. Ayrıca emzirmenin 2 yıl devam ettirilmesi obezite ve kronik hastalıkların da riskini oldukça azalttığı belirtilmektedir.




Yasal Uyarı


Bu web sitesi sağlık hizmeti vermemektedir, insanları bilgilendirmek ve sitemiz hakkında bilgi vermek amacı ile hizmet etmektedir. İnternet sitesinde yer alan bilgiler hastalıkların tanı veya tedavisinde kullanılmak üzere verilmez. Site içeriğimizde yer alan bilgiler tanı ve tedavi amacıyla kullanımından doğacak sorumluluk siteyi ziyaret eden kişiye aittir.






İletişim Bilgileri


Adres: Atatürk Mah, Ertuğrul Gazi Sk, Metropol İstanbul, A1 Blok, Kat:47, Daire No:606 Ataşehir/İstanbul



Çalışma Saatleri: Hafta İçi: 09:00 – 17:00, Cumartesi: 09:00 – 13:00


Designed by ROAS Project Dijital Pazarlama 2023. All rights reserved.